وضع
اليد على
المريض
17- Elini Hastanın
Üzerine Koymak
أخبرنا محمد
بن العلاء قال
ثنا أبو
معاوية قال
ثنا الأعمش عن
إبراهيم
التيمي عن
الحارث بن سويد
عن عبد الله
قال دخلت على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وهو يوعك
فمسسته فقلت
يا رسول الله
إنك توعك وعكا
شديدا فقال
إني أوعك كما
يوعك رجلان
منكم وفي
الحديث قلت إن
لك لأجرين قال
نعم والذي
نفسي بيده ما
على الأرض
مسلم يصيبه أذى
من مرض فما
سوى ذلك إلا
حط الله عنه
خطاياه كما
تحط الشجرة
ورقها
[-: 7461 :-] Abdullah (b. Mes'ud)
anlatıyor: Şiddetli bir sıtma nöbetine tutulan Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'in yanına girip ona dokundu m ve: "Ey Allah'ın Resulü! Gerçekten
şiddetli bir ateşe tutulmuşsun" dedim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem). "Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırab
çekmekteyim" buyurdu. Ben: "Bu acı sebebiyle iki kat ecir alır mısın?"
diye sordum. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in: "Evet, öyledir. Canım
elinde olana yemin ederim ki; yeryüzünde hastalığa maruz kalan veya başka bir
belaya uğrayan hiçbir Müslüman yoktur ki Allah onun günahlarını, ağacın
yapraklarını dökmesi gibi bağışlamasın" dedi.
Tuhfe: 9191
Diğer tahric: Buhari
(5647, 5648, 5660, 5661, 5667); İbn Mace (2571); Ahmed, Müsned (3618); İbn
Hibban (2937).
موضع
اليد
18- EI, Hastanın
Neresine Konur?
أخبرنا
يعقوب بن
إبراهيم
ومحمد بن
المثنى قالا
ثنا يحيى عن
الجعد قال
حدثتني عائشة
بنت سعد قال
سعيد اشتكيت
شكوى بمكة فدخل
علي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يعودني
ووضع يده على
جبهتي فمسح
وجهي وصدري
وبطني وقال اللهم
أشف سعدا وأتم
له هجرته فما
زلت يخيل لي
أني أجد برد
يده على كبدي
حتى الساعة
[-: 7462 :-] Aişe binti Sa'd,
(babası) Sa'd'ın şöyle dediğini nakleder: Mekke'de hastalandığımda Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) beni ziyaret etti ve elini alnıma koyarak yüzümü,
göğsümü ve karnımı sıvazlayıp: ''Allahım! Sa'd'a şifa ver ve hicretini
tamamla" diye dua etti. Şimdiye kadar hala Resulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem)'in elinin serinliğini ciğerimde hissediyorum.
Daha önce 6284'te
tahrici geçmişti.
ما
يقال للمريض
وما يجيبه
19- Hastaya Söylenecek
Söz ve Hastanın Cevabı
أخبرنا بشر
بن خالد قال
أنا غندر عن
شعبة عن سليمان
قال سمعت
إبراهيم عن
الحارث بن
سويد عن عبد
الله قال دخلت
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم وهو يوعك
قلت يا رسول
الله إنك توعك
وعكا شديدا
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم إني
أوعك وعك
رجلين قلت فإن
لك أجرين قال
نعم أو أجل ثم
قال ما من
مسلم يصيبه
أذى من شوكة
فما فوقها إلا
حط الله عنه
خطاياه كما
تحط الشجرة
ورقها
[-: 7463 :-] Abdullah (b. Mes'ud) der
ki: Şiddetli bir hastalığa yakalanan Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'in yanına girdim ve: "Ey Allah'ın Resulü! Çok acı çekiyorsun"
dedim. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): "Evet, iki kişinin çekebileceği
kadar ızdırab çekmekteyim" buyurdu. Ben: "Bu acı sebebiyle iki kat
ecir alır mısın?" diye sordum. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Evet" deyip şöyle devam etti: "Mü'min bir kişiye bir diken
batsa veya başına daha büyük bir musibet gelse Allah bu sebeple o kulun
günahlarını ağacın yapraklarını döktüğü gibi döker. "
Tuhfe: 9191
Diğer tahric: Buhari
(5647, 5648, 5660, 5661, 5667); İbn Mace (2571); Ahmed, Müsned (3618); İbn
Hibban (2937).
أخبرنا
قتيبة بن سعيد
قال أنا بن
أبي عدي عن حميد
عن ثابت عن
أنس أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم عاد
رجلا من
المسلمين قد
صار كالفرخ فقال
له رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ما كنت
تدعوا بشيء أو
تسأله قال نعم
كنت أقول
اللهم ما كنت
معاقبني به في
الآخرة فعجله
لي في الدنيا
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم أفلا قلت
اللهم ربنا آتنا
في الدنيا
حسنة وفي
الآخرة حسنة
وقنا عذاب
النار قال
فدعا الله
فشفاه الله
[-: 7464 :-] Enes b. Malik
bildiriyor: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hastalıktan dolayı kuş
yavrusu gibi olan birini ziyaret edip: "Sen hiç dua etmez miydin?
Rabbinden afiyet (sağlık) dilemez miydin?" diye sordu. Adam: "Evet
şöyle derdim: «Allahım! Ahirette bana vereceğin bir ceza varsa onu çabucak bana
dünyada ver» derdim'' karşılığını verince, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem):
"«Allahım, bize dünyada da, ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem
azabından koru» diyemez miydin?" buyurdu. Adam bu şekilde dua edince Allah
ona şifa verdi.
Tuhfe: 393
Diğer tahric: Buhari,
el-Edebu'l-Müfred (728); Müslim 2688 (23, 24); Tirmizi (3487); Ahmed, Müsned
(12049); İbn Hibban (936, 937, 938, 939, 940, 941).